18 Temmuz 2007 Çarşamba

BİR AKŞAM ÜSTÜ KAVAKLAR’DA


Lacivertin en koyusu vardı,

Ummanda,onu sarıp sarmalayan.

Hatırlıyormusun bir ikindi sonrası,

Yalnız sen ve ben ikimiz,

Karanlığın Zifir olduğu ,

Bir cuma günü akşamı ,

Rumeli kavağı sırtlarında

Baş başaydık seninle.

Kelimeler prangalı,

Tutsaktı cümleler.

Sadece sessizlik konuşurken

İkimize yaparcasına nisbet,

Halimize acımış olacakki,

Merhametli ay dede ,

Birden beliriverdi en tepede.

Mehtabını gönderirken imdada,

Aniden, cıvıl cıvıl oynaşıverdi,

Yakamozlar,suskun derin sularda.

Kasvet bile kaçacak delik ararken

İçimiz dolu verdi , sanki neşeyle,

Ve konuşmaya başladı kalblerimiz,

O, Kendine özgü diliyle,

Dillerimiz , öylesine bir Haset ,

Öylesine bir haset içindeydiki

Sanki kopacakmış gibi,

Ve gözlerimiz, gözlerimiz,

Onlar, daha’da kıskançtı ;

Ben seni,Sen beni ,görmüyor niye ,

Kıskanıyordu, zavallıların dördüde.

Kalblerinde, hem gözleri

Hemde Dilleri varmış diye.

Hiç yorum yok: